31 Ağustos 2013 Cumartesi

Arkeolojide Yeni Trend: Arkeoloji Hava Fotoğrafçılığı


Ülkemizde son yıllarda Anadolu tarihine ışık tutan önemli keşiflere imza atan arkeoloji bilimi, gelişen teknoloji ile birlikte ortaya çıkan tarihi kalıntıları farklı açılardan halk ve bilim dünyası ile paylaşmaya başladı. Arkeolojik alanların kazı yapıldıkça ortaya çıkan yeni görüntülerinin hava fotoğraflarıyla belgelenmesi son yıllarda oldukça başarılı ve görsel olarak etkileyici bir çalışma olarak gelişti.

Arkeoloji hava fotoğrafının Türkiye’de öncülerinden olan ve arkeoloji kökenli bir ekip olan Gölge Cats Coğrafi Arkeolojik Tanımlama Sistemleri yetkilisi Arkeolog Çağrı Yağar,medyafaresi.com editörü Serdar Ceşen’in  arkeoloji hava fotoğrafçılığı ile ilgili sorularını cevapladı.

Arkeoloji hava fotoğrafı ne için gereklidir ?

Arkeoloji bilimi için hava fotoğrafı öncelikle bilimsel anlamda bir belge niteliği taşıması anlamıyla önemlidir. Bir kazı alanının kazılmadan önceki halinin hava fotoğrafı ile kazı yapıldıktan sonra çekilen hava fotoğrafları yan yana getirildiğinde bütünlüklü bir çalışmanın sonucunu net olarak görebiliyorsunuz. Bu işin birinci kısmı. Diğer önemli olan gereklilik ise ortaya çıkan kültür ve tarih kalıntısının halk’a sunumunun farklı bir bakış açısıyla yapılabilmesidir. Bir yapıyı, bir alanı olabildiğince yüksek kaliteli bir fotoğraf üzerinden değerlendirmek, anlatmak, bütün ayrıntıları görebilmek oldukça keyifli ve bir o kadarda aydınlatıcıdır.

Hava fotoğrafı nasıl çekilir, hangi sistemlerle çalışıyorsunuz ?

Aslında hava fotoğrafı için geçmişten bugüne birçok sistem birçok kişi tarafından denenmiştir. Biz Gölge Cats olarak bu sistemlerin hepsini araştırdık. Arkeolojik alan fotoğrafı farklı bir konu. Çok kaliteli, titreşimsiz fotoğraf ister. Çünkü hem bilimsel çalışmalara yönelik fotoğraflar olmalıdır bunlar, hem de alandaki kazılan yada kazılmayan bölgeler hakkında bilgi verebilecek nitelikte olmalıdır.  Onun için biz, zeplin aracılığıyla arkeoloji hava fotoğrafı çekiyoruz. Bununla birlikte teknolojik olarak ileri seviyede olan hexakopter hava aracımızıda alternatif olarak arkeoloji camiasının hizmetine sunuyoruz. 500 metre yüksekliğe kadar çıkarak son teknoloji ekipmanlarımız ile 36 mp çözünürlükte çok kaliteli fotoğraflar elde ediyoruz.  Tabii bu fotoğrafları çekerken açılara ve kadraja arkeoloji hocalarımızla beraber aşağıdan canlı aktarım sistemimiz aracılığıyla birlikte karar veriyoruz. Yani zeplin yada hexakopter hava aracımız 500 metre yüksekteyken bizde aşağıdan açıyı ve kadrajı belirleyerek fotoğrafları çekiyoruz. Buda çok keyifli bir çalışma oluyor.

Peki, arkeolojik kazıların hava fotoğrafına ilgisi nasıl ?

Türkiye’de arkeoloji camiası son yıllarda gerçekten teknolojiye büyük önem vermeye başladı. Teknoloji kullanmaya başlandıkça, aslında bilimsel çalışmalarda hem hızlanmaya hem daha çok gözle görülmeye başlandı. 2 yıldır Gölge Cats olarak hizmet vermekteyiz ve bu süre içinde 20’nin üzerinde arkeolojik kazı başkanlığı ve 2 müze ile çalıştık. Aldığımız geribildirimler ve çalışma sonuçları hep bizi sevindirdi. Bu bizim için çok önemli. Bunu daha ileri taşımaya çalışmak en önemli görevimiz. Birde şu var ; Hava fotoğrafı üretmek çok zor bir iş değil. Ancak kaliteli ve profesyonel, üzerinde bilimsel çalışma yapılabilecek, geleceğe güvenle aktarılabilecek hava fotoğrafları üretmek bambaşka bir iş. Biz kalite ve profesyonelliğin peşindeyiz.

Hava fotoğrafı dışında arkeoloji kazılarına verdiğiniz başka hizmetler var mı ?

Tabi ki. Hava fotoğrafı dışında uzmanlık alanlarımız çerçevesinde hizmetler sunuyoruz. Ekibimiz içinde alanında uzman arkeologlar, fotoğraf sanatçısı, jeofizik mühendisleri, haritacılar yer almaktadır. Hava fotoğrafları ile birlikte talep edildiği takdirde ortofoto plan çizimleri yapmaktayız. Yani 90 derecelik  açılarla çekilen hava fotoğrafları üzerinde bilgisayar programları yardımı ile plan çizimleri yapmaktayız. Arkeojeofizik çalışmalar, 3D modellemeler, küçük ve büyük eser envanter fotoğraf çekimleri, haritalamaya yönelik çalışmalar ekibimizce yapılan diğer çalışmalardır.



17 Ağustos 2013 Cumartesi

Binlerce Arkeoloğun Hikayesi

Binlerce Arkeoloğun Hikayesi

Ülkenin sahipsiz ve yalnız bir meslek grubunun baştan anlatılan hikayesi sayılabilir yazılan…
Arkeolog…
Lise sıralarında üniversite tercihleri yapılırken ya büyük bir ilgi ile “ben arkeolog olmalıyım” bakışıyla ya da puanı bu bölüm için yettiğinden (acı bir durumdur) yazılan ve sonucunda kazanılan bir bölüme kayıt yaptırmakla başlayan bir hikayedir. Heyecanla, büyük umutlarla ve merakla.
Keyifli, keyifsiz dersler, zor hocalar, sınavlar izlerken birbirini, işin en zor ve bir o kadar da keyifli yanı olan arazi çalışmalarına gelir sıra. Bütün camia kabul eder ki işin en güzel yanıdır, bir arkeolog için. Bir arkeoloji öğrencisi için sabah 5’de kalkıp 40 derece güneşin altında öğlen 2’ye kadar haftalarca arazide karşılık beklemeden çalışmak hazların en büyüğüdür. Saat 2’den sonra gece 12’lere kadar ofis çalışması cabası. Eğer bir de o gün nöbetçi isen saat 4’de kalkacaksın ve çok yorulacaksın. Ama güzel.
Arkeoloji bilimine gönül vermiş birçok arkeolog adayı için lisans eğitimi boyunca kesintili ya da kesintisiz her yıl yaz aylarında devam eder bu işleyiş. ( Bir arkeolog için haziran, temmuz, ağustos ayları aslında üç ay değil tek ay gibidir.) Bu arada arkeoloji bölümünde arkadaşlık diğer bölümlere göre farklıdır ve derindir. Neden mi? Aylarca 24 saatini birlikte geçiren insanlar, bütün özellikleri ile birbirilerini tanırlar. Tanımaları kaçınılmaz bir gerçektir. Böyle bir gerçek,  arkadaşlığı özel ve içten kılar. Birbirini seven içten sever sevmeyen içten sevmez. Bu arkeolojik kazılara has bir durumdur.
Neyse, lisans eğitimi bitince arkeolog ünvanı almaya hak kazanana kadar karşılıksız ve keyifli giden bu hikaye artık belirsizliğin getirdiği bir korkuya, rahatsızlığa bırakır yerini. Yüz kişiden bir ya da iki kişi akademisyen olma yolunda geçmesi gereken çok zor engelleri geçer ve yolunu böyle çizer. (Gerçi onlar içinde başka bir kabus dönemi başlar.) Diğer bir kısmı KPSS umuduyla yoluna devam eder. Ve geriye kalanlar ise yolun sonuna geldiğini düşünerek arkeoloji yolculuğuna son vererek başka mecralara savrulmak zorunda kalır. O kadar emek, alınteri geride bırakılarak gitmek, zorunluluk haline gelmiştir diye düşünüp gidilir. Yola devam etmek için direnen arkeologlar kalır geriye. Ama şunun farkındadır mesleğine aşık taze arkeologlar : Yılda yüzlerce arkeolog mezun oluyor, istihdam edilen arkeolog sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Sorunun tıkandığı, kangrenleştiği en önemli nokta burasıdır. Yılarca karşılıksız emek verdiği mesleğini,  yapamadığı için çaresizdir. Hemde doğduğu, büyüdüğü ve emek verdiği Anadolu coğrafyası gibi bu zengin topraklarda mesleğini yapamamak çok zoruna gider. Ve direnmek kalır arkeolog ünvanlı, donanımlı, birikimli bu dinamik, genç, aydın insan’a.  
Şunu ister bu genç  insan ve haykırır:
-          Binlerce yıl medeniyet beşikliği yapmış Anadolu topraklarında mesleğimi yapmak istiyorum.
-          Başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere bütün yetkili birimlerin, mesleğimi yapabilmem için istihdam projeleri geliştirmesini ve hızla hayata geçirmesini istiyorum.
-          Akademisyen hocalarımdan ( emeklerimizi en iyi bilen onlardır ) ciddi ve kamuoyu oluşturacak her türlü girişimi iyi bir birliktelikle hayata geçirmelerini istiyorum.
-          Arkeolog olarak mesleğimi yapabilmek için istihdam olanaklarının doğru bir çalışmayla çoğaltılacağını bildiğim için bu konuda tüm arkeoloji dünyasının çaba sarf etmesini istiyorum.


Ve hikaye en güzel yerinde bitmesin istiyorum…



                                                                                                             Çağrı YAĞAR